Türk Futbolu: KURULUŞ
14 Temmuz
1922
Sporun tek bir çatı altında
toplanması amacıyla Ali Sami Yen başkanlığında, Türk
İdman Cemiyetleri İttifakı(TİCİ) kuruldu. Çalışmalara başlandı ve futbol dahil bazı branşlar da olmak üzere, Türk sporunda birlik oluşturulmak
istendi.
Artık cumhuriyet ilan edilmiş,
Türkiye, her alanda devrimlere başlamıştı.
Ulu önderimiz, bu yeni dönemde spor
üzerine de çeşitli fikirlere sahipti. Bunlar, sporun ülkede yayılmasını
sağlamak, gelecek nesillerin zihinsel ve fiziksel olarak, savaş sonrası döneme
hazırlanması üzerineydi.Ve spor üzerine atılımlar başladı.
Atatürk'ün emriyle devlet, TİCİ bütçesine yardımda bulunarak, çıkarılan 170 no'lu karar ile TİCİ'yi kamu yararına
çalışan dernek olarak kabul etti. Bu karar Türk sporu ve olimpizmi için ciddi
bir basamak oldu.
18 Şubat
1936
Carl Diem, Almanya adına
1936 Berlin Olimpiyatları'nın organizatörü olarak görev alacaktı.
Yıllarca sporun içerisinde görev
alan, spor organizasyonları üzerine fikirler üreten, geliştiren ve bunların
uygulanmasını bizzat sağlayan bir spor adamı oldu.
Alman sporuna hem ikinci dünya
savaşı öncesinde, hem de ikinci dünya savaşı sonrasında üstün yetkilerle yön verdi.
Carl Diem, Atatürk'ün
ricasıyla Türkiye'ye geldi. Ülkemizin o yıllardaki spor organizasyonlarını tahlil
eden Diem, yapılması gerekenler üzerine bir rapor hazırladı. Sporun devlet
desteğinden bağımsız olarak yönetilmesinin yanlış olduğunu belirtti. Atatürk de
bu minvalde sporun sadece bir eğlence değil, zorunluluk olduğu
kanısındaydı.
Meclis de alınan karar ile Türk
İdman Cemiyetleri İttifakı kapatıldı ve yerine Türk Spor Kurumu(TSK) kuruldu.
Türk Spor Kurumu, iktidar partisi
CHP'ye bağlanarak, yarı resmi olarak görevini yerine getirmeye başladı. TSK'nın partiye
bağlanması ile birlikte, spor adamlarının tasfiyesi sağlanarak, siyasilerin spor üzerinde kontrolü egemen oldu.
Spor, siyasilerin eline geçince amacından saptı ve Atatürk bundan rahatsız oldu. Sporun devlet
kontrolü altında, siyasetten bağımsız olarak yönetilmesi gerektiğini yineledi ve Carl Diem'den tekrar bir rapor hazırlamasını istedi.
Bu adım karşılık buldu ve spor, yeni bir
döneme girdi.
29
Haziran 1938
Carl Diem'in yeni raporu da göz
önüne alınarak; Türk Spor Kurumu yerine Beden Terbiyesi
Genel Müdürlüğü kuruldu. Spor ve spor organizasyonları artık devlet tarafından
yönetilecek ve finanse edilecekti. Önceleri olduğu gibi yine yenilikçi spor
politikaları uygulanılacak, takipçisi olunacaktı.
Bu arada sporu ulusal anlamda
zorunlu kılan Atatürk, birçok alanda olduğu gibi yine bu
düşünceyi ilk uygulayan lider olarak tarihe geçti.
Spor, devlet kontrolünde bir düzen
içerisine girdi. Yeni sistemde yöneticiler, resmi devlet atamasıyla görevlerini
sürdürdü. Olimpiyatların amatör ruhu gözetilerek hem olimpik anlamda, hem
de spor branşları özelinde çalışmalara başlandı.
1938 yılından itibaren Futbol
Federasyonu başkanlığı da devlet atamasıyla gerçekleşti. Sporun devlet tekeline
geçtiği bu dönemde futbolun da tek hakimi devlet oldu.
Türk
Futbolu
1923 yılında TİCİ'nin Türk sporunun
gelişimi üzerine düzenlediği toplantılarda Yusuf Ziya Öniş başkanlığında
" Futbol Heyet-i Müttehidesi " kuruldu.
İlk Türk Futbol
Federasyonu olarak tarihe geçti.
21 Mayıs 1923 tarihinde FIFA tarafından
kabul gördü.
Türk Milli Takımı, ilk
milli maçını cumhuriyetin ilanından 3 gün önce oynadı.
26 Ekim 1923
tarihindeki karşılaşma Romanya ile 2-2'lik beraberlik ile sonuçlandı.
Milli takımımız, Romanya
karşılaşmasına Ali Sami Yen kontrolünde çıktı. Bu vesileyle, kendisi Milli
takımın ilk teknik sorumlusu olarak tarihe geçti.
Zeki Rıza Sporel, Türk Milli
Takımı adına ilk gol atan futbolcu olarak tarihe adını
yazdırdı.
Yeni dönem ile birlikte Türk Milli
Takımı, 1924 Paris Olimpiyatları'na katıldı. Hazırlık sürecinde İskoç futbol
adamı Billy Hunter'ı göreve getirdi.
Billy Hunter, Türkiye'ye gelen ilk
yabancı antrenör olarak tarihe geçti.
1924 Paris Olimpiyatları'nda Milli
Takım, Çekoslovakya ile karşılaştı ve 5-2 mağlup ayrıldı.
Bu maç Türk Milli Takımı'nın ilk
yurtdışı karşılaşması olarak da tarihe geçti.
1924 yılında Finlandiya karşısında
alınan 4-2'lik sonuç, Milli takımın ilk galibiyeti oldu.
İskoç Billy Hunter'dan sonra Milli
takımımız yine yurt dışından 'yardım satın alma' yoluna
gitti. Macar ve İngiliz antrenörlere kapılar açıldı.
Kimisi uzun yıllar
futbolumuza yön verirken, kimisi de kısa sürede kovuldu. Hatta durum öyle bir hale geldi ki, Macar antrenör İgnac Molnar, Milli takımımızda sadece 1 ay gibi
kısa bir süre görev alabildi.
Sonraları için ise durum daha da kötüye gidecekti.
İgnac Molnar'dan sonra özellikle yerli antrenörlerimiz çok
daha kısa sürelerde şans buldu.
1950 Dünya
Kupası - Brezilya
Milli Takım, Brezilya'da
düzenlenecek olan 1950 Dünya Kupası'na katılmaya hak kazandı. Ama dönemin
ekonomik şartları Brezilya'ya gitmeye elverişli değildi. Ve böylelikle ilk turnuvamıza katılmayı ekonomik sebeplerden dolayı kaçırdık.
Yazı-Tura
ile Dünya Kupası
1954 Dünya Kupası Elemeleri, Türk
Futbol tarihi için çok farklı bir olaya tanıklık etti. Elemelerdeki rakibimiz
İspanya oldu. İlk maçı 4-2 kaybettik. Rövanşta 1-0 galip gelerek, şansımızı 3.
maça taşıdık. O dönemlerde deplasman gol averajı kuralı uygulanmadığı için,
tarafsız bir sahada 3. maç düzenlenmesi uygun görüldü. Maç 2-2'lik beraberlikle
sonuçlandı. Yine o sıralarda uzatma ve penaltı kuralları yürürlülükte değildi.
Maçın kazananını ve böylelikle turnuvaya katılan tarafı yazı-tura usulü
belirleyecekti. Şans bu defa bizden yana oldu ve turnuvaya katılma hakkını
elde ettik.
Bu Türk Futbolu için, o zamana
kadar ki en büyük başarı oldu.
1954 Dünya Kupası'na, gruplardan
çıkamayarak veda ettik. Bu turnuva tarihimize, katıldığımız ilk
büyük turnuva olarak geçti.
-FIFA, Türkiye'nin 1958
Dünya Kupası elemelerine Avrupa yerine, Asya/Afrika gruplarından
katılmasına karar verdi. Bu kararı protesto eden federasyon, Milli takımın turnuvayı
boykot ettiğini duyurdu.
-1962 Dünya Kupası'nda bu karar
değişse de, elemelerde başarısız olduk.
(Milli takımımız, 2002 Dünya
Kupası'na kadar, bu turnuvaya katılım sağlayamadı.)
Profesyonel
Bir Ulusal Lig
1924 yılından sonra Ulusal çapta
çeşitli şampiyonalar düzenlendi.
1959 yılından itibaren de
" Milli Lig " adıyla federasyon tarafından Türkiye
Profesyonel ligi kuruldu.
Milli Ligin ilk şampiyonu Fenerbahçe oldu.
1963-1964 sezonunda ismi
" Türkiye Ligi "
1965-1966'da " Türkiye
Birinci Ligi "
2001-2002'de " Türkiye
Süper Ligi " olarak isim değişikliğine gitti.
Hasan Polat ve sonrasında
göreve gelen Orhan Şeref Apak başkanlığındaki federasyon, aldığı
karar ile kulüplere genç takım kurma zorunluluğunu getirdi.
Bu dönemde Genç Milli takımlar
da kuruldu.
Yine 60'lı yıllarda başlayan
antrenörlük kursları ile Türk Futbolu gelişim sürecine devam etti.
Milli Takım'da, 60'lı
yıllarda Adnan Süvari ile başlayan yerli antrenöre görev verme
projesi, 1990'da göreve gelen Sepp Piontek'e kadar devam etti.
1966-1990 yılları arasında 24 yıl
boyunca Milli Takım'da Türk antrenörler görev aldı.
(1 Maç Nicolae Petrescu,
2 Maç Kalman Meszöly)
Bu arada 1962 yılında da UEFA,
Türkiye'nin tam üye olmaya hak kazandığını açıkladı.
70'li yıllara gelindiğinde Türk
Futbolu yine gelişimine devam etti.
1959'dan beri Galatasaray,
Fenerbahçe, Beşiktaş arasında geçen şampiyonluk yarışına bu defa Trabzonspor
girmeyi başardı.
70'lerde ki Trabzonspor
şampiyonlukları, futbolun ülkeye daha da yayılmasını sağladı ve bu yayılım
katlanarak devam etti.
Tam
Bağımsız Türk Futbolu
80'li yıllarda merhum Turgut
Özal liderliğinde başlayan ekonomik,siyasi ve sosyal değişim
Türkiye'yi yeni bir döneme taşıdı.
Yine bu dönemde de sportif atılımlar
arttırıldı.
Turgut Özal öncülüğünde spor, büyük
bir değişime uğradı. Birçok spor branşında yenilikler oldu.
Ülkemiz yeni ve modern spor
tesislerine kavuştu.
Yine bu dönemde, Naim Süleymanoğlu
gibi büyük bir sporcu Türkiye adına yarışmalara katıldı ve büyük başarılar elde
ederek tarihe geçti.
Turgut Özal, Türk Futbolunun
gelişimine de büyük bir katkıda bulundu. Gerçek anlamda kurumsallığın ilk
adımları onun döneminde gerçekleşti.
" Profesyonel
Futbol Yasası " onun çabaları ile yürürlülüğe girdi.
1992 yılında çıkarılan kanun ile
Futbol Federasyonu özerkliğine kavuştu. Devlet, futbolun yönetimini kendisinden
bağımsız olarak yapacak olan Türkiye Futbol Federasyonu'nun önünü açtı.
TFF'nin bağımsız bir kuruluş
olmasından sonra, Türkiye Futbol Federasyonu başkanı seçim ile göreve gelmeye
başladı.
TFF'nin seçim ile göreve gelen ilk
başkanı Şenes Erzik oldu.
Şenes Erzik'in görev gelmesiyle birlikte Türk Futbolu, yönetimsel anlamda profesyonellik kazanmaya başladı.
Şenes Erzik öncülüğünde UEFA ve FIFA ile bu profesyonel ilişkiler geliştirildi.
90'lı yıllar, dünya futbolunu da
değişime uğrattı. Spor pazarlamasının etkin olarak kullanıldığı dönemlerdi. Dünya futbolu evrime uğrarken, kulüpler altyapı ve profesyonelliğin ciddiyetinin farkına vardı.
Yeni dönemde " yayın hakları " kavgası ortaya çıktı ve kulüpler gelirlerini arttırabilmenin yolunu yayın haklarında
buldu. Özellikle 1996'da kabul edilen " havuz sistemi "
kulüplerin yayın gelirlerini etkiledi. Çeşitli sponsorluk anlaşmaları da bu
dönemde daha çok ön plana çıktı.
Sonraları dünya futbolundaki bu değişim ve gelişim " Endüstriyel
Futbol " adıyla anılmaya başlandı.
1990'da Milli takımın başına Sepp
Piontek geçti.
Piontek döneminde Milli takım
başarısız bir performans sergilese de, Türk futbolu için yeni bir sayfa
açıldı.
Piontek, yardımcısı olarak Fatih Terim'i seçti.
Terim, aynı zamanda 21 yaş altı Milli takımından sorumluydu.
1991 Akdeniz Olimpiyatları'nda
Milli takım, finale yükselme başarısı gösterdi. Finalde Yunanistan'a mağlup
olmuş olsa da, Türk futbolu adına gelecek için umut ışığı oldu.
Bir sonraki yıl, Serpil Hamdi Tüzün
önderliğindeki Genç Milli takımımız, 1992 Gençler Avrupa Şampiyonası'nı
kazanarak tarihe geçti.
1993 Akdeniz Olimpiyatları'nda,
finalde Fransa'yı devireren Milli takımımız şampiyon oldu.
1994 yılındaki Gençler
Şampiyonası'nda da şampiyonluğu elde etti.
Bu başarılar, yeni kurulan sistemin
ilk meyveleri olarak tarihe geçti.
1993'te Piontek sonrası Fatih
Terim, Milli Takım'ın başına geçti.
1996 Avrupa Şampiyonası Elemeleri'ni geçerek, tarihimizde ilk kez Avrupa Şampiyonası'na katılma
heyecanını yaşadık. Şampiyonadaki tecrübesizlik, gruplarda başarısız
performans sergilenmesine neden oldu.
Milli takımımız, 2000 Avrupa Şampiyonası'na Mustafa Denizli ile birlikte katılmayı başardı. Milliler, çeyrek finale
ulaşarak yine tarih yazdı.
2002 Dünya Kupası'nda, 90'lardan
başlayan bu jenerasyon dünyaya kendini kanıtladı.
Şenol Güneş yönetimindeki Milliler,
2002 Dünya Kupası'nda yarı finale yükselme başarısı gösterdi.
üçüncülük ile turnuvayı kapatırken, tüm
dünya Türk oyuncuları konuştu...
2003 Konfederasyon Kupası'nda Şenol
Güneş ile Milli Takım, yine üçüncülük elde ederek tarihe geçti.
Milli takımımız, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası'na
Fatih Terim ile katıldı. Milliler, yine büyük bir başarıya imza atarak yarı
finale yükseldi. Artık hem Avrupa Şampiyonası'nda, hem de Dünya Kupası'nda yarı
finale ulaşabilmiş olduk.
2016 Avrupa Futbol Şampiyonası'na da yine Fatih Terim ile katıldık. Başarısız bir performans göstererek, gruplardan
çıkamadık. Bu bizim için toplamda dördüncü Avrupa Şampiyonası macerası oldu.
2020 Avrupa Futbol Şampiyonası
Elemeleri'ni, Şenol Güneş öncülüğünde başarıyla geçtik ve turnuvaya katılım
hakkı elde ettik.
Değerlendirme
Atatürk liderliğinde başlayan spor atılımları, yıllara yayarak bakıldığında - bazı dönemler hariç -, karşılığını bulmuştur.
Bir sistem kurmak ve bunun karşılığını alabilmek, zaman kavramıyla alakalıdır.
Eğer doğru sistemi kurduğunuza inanıyorsanız, taşların zamanla yerine oturacağını da bilmelisiniz.
Türk Futbolu, modern anlamda özellikle 80'ler sonu ve 90'lar başındaki atılımların karşılığını 15 yıl boyunca almıştır.
O dönemde yetiştirilen jenerasyon, ülkenin gelecekte de bu sistemden faydalanabileceğini göstermiştir.
Türk Futbolu'nu; Kuruluş, gelişim,
altyapı ve Milli takım özelinde konuştuk.
Peki ya sizce;
Ülkemizde futbolda bunca gelişme olurken, Türk kulüpleri bunlardan nasıl etkilendi ?
Eğer sizde bu sorunun cevabını merak ediyorsanız, bir sonraki yazıda;
Görüşmek üzere...